Terekenin Tasfiyesi
Kardelen Hukuk Bürosu olarak bu yazımızda; terekenin ne olduğu, neleri kapsamına aldığı, terekenin tasfiyesine hangi hallerde ve hangi usullerle ihtiyaç duyulduğu gibi hususlarda okuyucuyu bilgilendirmeyi amaçlamaktayız.
“Tereke” kelimesi teknik açıdan mirasbırakanın mirasçılarına kalan malvarlığı olarak kabul edilmekle birlikte, hukukumuzda hak ehliyetine sahip olmak şartıyla gerçek bir kişinin ölümü ya da ölüm ile benzer haller (gaiplik ya da ölüm karinesi ) sebebiyle ortadan kaybolması halinde hayatta bulunan yasal ya da atanmış mirasçılarına (gerçek ya da tüzel kişilere) kalan malvarlıklarından intikale elverişli olanları tanımlamak üzere kullanılmaktadır. Burada intikale elverişli malvarlığı ifadesinden murisin şahsına bağlı olmayan ve para ile ölçülebilen aktif (hak, alacak) ve pasif (borçlar) değerlerin anlaşılması gerektiği kabul edilmektedir.
Mirasbırakanın ölümü (beyin fonksiyonlarının kaybolarak kalbinin durması) veya 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 31. Maddesi’nde düzenlenen ölüm karinesi uyarınca ölmüş kabul edilmesi (ölümüne kesin gözle bakılmayı gerektiren durumlar içinde kaybolursa) ya da 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 32. Maddesi’nde düzenlemesi uyarınca hakkında gaiplik kararı verilmiş olması (ölüm tehlikesi içinde kaybolması veya kendisinden uzun zamandır haber alınmaması sebebi ile mahkemece hakkında gaiplik kararı verilmesi) hallerinde intikale elverişli malvarlığı mirasçılarına intikal edecektir.
Tek mirasçısı bulunuyorsa bu mirasçıya; birden fazla mirasçısı bulunuyorsa bu mirasçılara intikal gerçekleşecek ve mirasçılar tereke üzerinde 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 640. Maddesi gereğince elbirliği mülkiyeti kurallarına tabi şekilde hak sahibi olacaklardır.
Ayrıca mirasçılar tereke konusu olan borçlardan 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 641. Maddesi düzenlemesine göre müteselsilen sorumlu olacaklardır. Bu nedenle, mirasçılar mirasbırakanın borçlarından sadece tereke malları ile değil kendi kişisel malvarlıkları ile de sorumlu tutulabileceklerdir.
Mirasçılar mirasbırakanın mirasını kayıtsız şartsız kabul edebilir, süresi içerisinde mirası reddedebilir, resmi defterin tutulmasını isteyebilir veya terekenin resmen tasfiyesini isteyebilir.
Mirasın reddi, mirasçıların mirasbırakanın ölümünü öğrendikleri tarihten itibaren 3 ay içerisinde sulh hukuk mahkemesine başvurarak sözlü veya yazılı şekilde mirasın reddedilmesidir.
Mirasçılar terekenin borçlarından sorumlu olmamak için sulh hukuk mahkemesine başvurarak terekenin resmi tasfiyesini talep edebilirler. Buna ek olarak mirasbırakanın en yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından miras reddolunmuş ise ya da terekenin borca batık olması sebebi ile mirasın hükmi reddine karar verilmiş ise sulh hukuk mahkemesi kanun gereği re’sen terekenin resmi tasfiyesine karar verecektir.
Terekenin resmi tasfiyesi olağan tasfiye usulü ve iflas hükümlerine göre tasfiye usulü olmak üzere iki şekilde gerçekleştirilir. Terekenin defterinin tutulması sonucunda tereke mevcudunun diğer bir anlatımla tereke aktifinin tereke pasifini, borcunu ödemeye yeterli olması halinde olağan usul ile; yeterli olmaması halinde ise iflas hükümlerine göre tasfiye usulüyle tereke tasfiye edilecektir.
Terekenin olağan usul ya da iflas hükümlerine göre usulle tasfiye işlemleri tamamlandıktan sonra artan bir değer olması halinde bu değer miras ortaklığına iade edilecektir.
Konuya ilişkin daha detaylı bilgiye Kardelen Hukuk Bürosu’na ait bu sitenin iletişim bölümündeki formu doldurarak ya da telefon veya mail aracılığı ile irtibat kurarak kolaylıkla ulaşabilir, konuya ilişkin hukuki danışmanlık alabilirsiniz.